Abdullah Gül, nasıl ‘İngiliz ajanı’ oldu?

ÖZEL HABER | ADEM YAVUZ ARSLAN

Malum olduğu üzere Abdullah Gül’ün 25 Aralık’ta attığı ve ucundan kıyısından KHK eleştirisi içeren tweet Erdoğan’ın büyük tepkisini çekti.

Söz konusu tweet’i Bülent Arınç gibi isimler de RT edince Erdoğan’ın tepkisi büyüdü. Bu yüzden Abdullah Gül, Saray ve AKP çevrelerinde istenmeyen adam oldu. Hal böyle olunca da Havuz medyası tekmili birden Abdullah Gül’ü linç etmekle meşgul.

Gül’e söylenmedik laf kalmadı.

Öyle ki, Gül basın açıklaması ile ‘ifade özgürlüğü’ vurgusu yapmak zorunda kaldı. Sadece bu durum bile, yani partinin kurucusu, Dışişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapmış bir ismin ifade özgürlüğü hatırlatması yapacak hale gelmesi ‘AKP’nin savrulduğu yeri’ göstermesi açısından ibretlik.

Fakat benim geleceğim yer başka.

Gül’ün 2019 seçimlerinde kendisine rakip olma ihtimalini gören Erdoğan, Gül’e açıktan yüklenerek partisi ve seçmeni ile Gül arasında bir çizgi çekmiş oldu.

Böylelikle yıldızı çok da barışmayan iki kutup daha da ayrıştı.

Aslına bakarsanız Gül ile Erdoğan’ın ‘frekansının uyuşmadığı’ herkesin bildiği bir sır. Hatta bu uyuşmazlık yeni değil.

Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Erdoğan ve yakın ekibi ile görüş ayrılığına düştüğü çok olay olmuştu. Hatta Erdoğan’ın yakın halkasında dolaşan dedikodular (sağlığı vs.) Köşk’e yansıyınca gerginlik daha da artmıştı.

Özellikle Gezi olayları sonrasında Erdoğan cephesi Gül’e daha da şüpheyle bakmaya başladı.

İşte bu aşamada ilginç bir şey oldu.

‘KARDEŞİM GÜL’DEN ‘YAZIKLAR OLSUN GÜL’E

Ben o dönemde Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi’ydim. Her başkent gazetecisi gibi benim de hem siyasiler hem de bürokratlar ile yakın temasım vardı.

O dönemde Adalet Bakanlığı basın müşaviri (şimdinin AKP Adıyaman Milletvekili) Adnan Boynukara’dan bir e-mail aldım.

Adnan Boynukara, Adalet Bakanlığı basın danışmanı olduğu, zaman zaman bilgi notları, basın açıklamaları gönderdiği için yadırganacak bir durum yoktu.

19 Nisan 2014 tarihli e-mail mesajının konu kısmında “2. Etap” yazıyordu. E-mail’in içinde bir metin yoktu ama ekinde Word dosyasına yazılmış bir ‘eylem planı’ vardı

Adnan Boynukara’nın bu e-maili bana yanlışlıkla yolladığı açıktı. Çünkü 17 Aralık sonrası bizim medya grubu hedef haline gelmiştik. Bırakın e-mail’i, selamı sabahı kesmişlerdi.

‘ABDULLAH GÜL İLE MÜCADELE EYLEM PLANI’

“2. Etap” başlıklı yazı bir nevi ‘yol haritası’ ya da ‘eylem planı’ formatında hazırlanmıştı. Kesinlikle ‘çok sorunlu bir zihniyetin’ yansımalarına sahip metinde özetle, ‘Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru takip edilmesi gereken/edilecek yol haritasını’ içeriyordu.

Şimdi geriye dönüp o e-maili okuduğumda yol haritasındaki birçok maddenin uygulandığını görebiliyorum.

Fakat e-mail’in Gül ile ilgili kısmı hem son dönemde Havuz medyasında yer alan söylemlere hem de 2019 seçimlerine doğru şahit olacağımız kampanyaya ışık tutacak türden.

Bu yazıya göre Gül ‘kesinlikle bertaraf edilmesi gereken bir isim’.

Gül’ün ‘Londra’nın adamı’ olduğu iması ile başlayan yazıda “Gül figürü, şu ana kadar yapılan reformların, yürütülen değişimci politikaların ve yakalanan fırsatların tamamen berhava edilmesi demektir” deniliyor.

Devamında ise şu satırlar yer alıyor: “Batı politikalarını da değiştirecek bu yeni sürecin başlayabilmesinin tek yolu da, inatla ve kararlılıkla direnmektir ki, Tayyip Erdoğan bu direnişi temsil etmektedir. Bu bağlamda Abdullah Gül, bütün denklemi Batı lehine bozacak ve kazanımları da berhava edecek bir seçenektir. Bu nedenle de bu seçenek asla siyasi denklemde olmamalı, hiçbir şekilde ve hiçbir makamda yer almamalıdır.”

Yazının bir de ‘öneriler’ kısmı var ki, birçok maddenin Havuz medyasınca ‘itina ile uygulandığı’ görülebiliyor.

Mesela “Köşk seçiminde Erdoğan’ın yerli, milli ve vatansever, Gül’ün ise ‘dış güçlerin istediği bir isim’ olduğunun topluma anlatılması” maddesi.

Bir diğer ilginç madde ise şöyle: “MHP tabanı, vatanseverlik ve Büyük Türkiye, CHP tabanı modern demokratik Türkiye ve BDP tabanı da Kürtlerin eşit özgür vatandaşlığıyla yer aldığı yeni bir devlet düzeni gibi argümanlar üzerinden pozitif heyecana sokulmalıdır. Bu amaçla Gezi olaylarında kullanılan Rafızî unsurlar çeşitli olumlu hamlelerle, Alevi açılımı gibi, şaşırtılmalı ve ılımlı ve radikaller şeklinde ayrışmaları sağlanmalı”

‘TSK’DA PERSONEL REVİZYONU ŞART’

‘Yol haritası’nın bir diğer maddesi ise TSK’ya dönük.

İfade şöyle: “TSK’nın er geç Erdoğan’a tavır alacağını beklenmektedir. Ki TSK’nın var olan orta kademe personeli, ortalama MHP’li gibidir. Bu bağlamda, TSK içine dönük özel bir algı çalışması ve personel revizyonu da şarttır.”

“2. Etap” başlıklı yazıda gençliğe yönelik ‘popüler adımlar atılması’ tavsiye ediliyor.

Diziler ve sinema filmlerinin ‘gençliği kazanma’ için önemli bir araç olduğu anlatılıyor.

“Erdoğan ile sanatçıları bir araya getirerek algı çalışması yapılmalı” denilen metin şöyle devam ediyor

“Kemalist çağdaşlık imgesiyle sürekli dalga geçilmeli, görüntü ile gerçekleri kıyaslanmalı, sürekli eşlerini aldatan çağdaş erkek, karısını döven Rafızi, kızına miras bırakmayan göçmen haberleri verilmelidir. Aynı şekilde dindar baba, eş ve sevgililerin eşlerine dönük sempatisi, ilgisi, sadakati, aşkı, sevdası, bağlılığı, bolca işlenmelidir. Unutulmamalıdır ki genç kızların en sevdiği filmler ve diziler, her koşulda eşlerine-sevgililerine sahip çıkan sadık erkek rollerinin olduğu eserlerdir. Son tahlilde bir insani gerçeklik olan bu duygu durumları çok iyi işlenerek Kemalist-Batıcı çağdaş algılar ters yüz edilmelidir.”

‘KOÇ-SABANCI-DOĞAN-CİNER VE CEMAAT MEDYASI KESİNLİKLE ÇÖKERTİLMELİDİR’

Adnan Boynukara’nın bu yazıyı bana yolladığı tarihte henüz Bugün ve Zaman’a el konmamıştı.

‘Yol haritası’nın 8. Maddesi şu şekilde;

“Kesin olarak Koç-Sabancı-Doğan-Ciner ve Cemaat medyası çökertilmelidir. Bu konuda hiçbir tereddüt olmamalıdır.”  Bu yazının yazıldığı tarihten sonra Doğan Grubunun hedefe konması, saldırıya uğraması ve sonuçta ‘teslim alınması’ düşünülürse ‘yol haritasına bağlı kalındığı’ görülebiliyor.

Ben bu e-mail sonrası bir kulis yazımda ‘yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilginç kampanyalara sahne olabileceğini’ anlatmış Adnan Boynukara’dan bahsetmeden ‘eylem planı’na atıf yapmıştım.

Maalesef Bugün Gazetesi’ne el koyup yağmaladılar, şaibeli 15 Temmuz darbe girişimi sonrası da kapattılar.

Bu yüzden söz konusu yazıma artık ulaşılamıyor.

Peki bu e-mail ne anlama geliyor ve bunca zaman sonra ben neden hatırlattım?

Hatırlanacağı gibi Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in 17 Aralık operasyonlarından bir süre sonra istifa etmiş ve hayli ilginç bir basın açıklaması yapmıştı.

O basın açıklamasında kendi partisine yönelik eleştirilerini sıralarken “niyetlerinden emin olunmayan bürokratik ve politik dar bir oligarşik kadronun tavsiye, yönlendirme ve etkinliğinin tercih edildiği” ifadesini kullanmıştı.

Adnan Boynukara o ‘dar oligarşik kadro’nun içinde mi bilmiyorum. Öyle olduğunu düşünen çok kişi vardı Ankara’da.

Fakat böyle bir kadronun varlığı ve hem parti hem de Havuz medyasındaki söylemleri belirlediği kesin bir bilgi.

Yani Gül’e yönelik ‘İngiliz ajanı’ imalarının kaynağı da uzaklarda değil. Eğer Gül 2019 için bir risk olarak görülürse ‘İngiliz ajanı Gül’ manşetlerine hazır olun.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Değerli Adem Yavuz Bey, bir gazetenin Ankara temsilciliğini yapmadım. Gazeteci de değilim. Basit bir gazete okuru (basit olan gazetem değil, benim) olarak, “neden bu maili o zaman değil de üzerinden 3 yıl 8 ay 20 gün kadar zaman geçtikten sonra gündeme getirdiniğinizi” sorma hakkım var sanırım. Ben sizi ve çevrenizi bildiğim için yazdığınızın aynıyla olduğuna inanıyorum. Yaşadıklarımızın benim gibi sıradan okurları eskiye oranla daha sorgular hale getirdini de siz biliyorsunuz. Yukarıdaki soruya ek olarak “bu maildeki bilgileri o zaman kimlerle paylaşmıştınız?”, “maili herhangi birine forward etmiş; bana bir şey olursa sende de dursun demiş miydiniz?”, “bir network uzmanına, mailin geldiği yeri sorgulatmış mıydınız?”, “size yanlışlıkla geldiğine göre, “herhalde birilerine de isteyerek gönderilmiştir” diyerek kimler olabileceğini düşünüp araştırma yapmış mıydınız?”, “”bizim medyayla Hükümet arasında problem vardı; onun için bize göndermeleri hataydı?” diyorsunuz. Eğer aramız bozuk olmasaydı böyle bir maili sorgulamayacak mıydınız?”, “Hükümetle aramızın iyi olduğu dönemlerde böylesi ya da benzeri mailler almış mıydınız?”, “gerçekten de bir siyasinin, hem de bürokrasinin içinden gelen bir siyasinin, hem de siyasi parti adıyla böylesi bir “eylem planı” hazırlayabileceğine, hem de maile gönderebileceğine, hem de gazetecilere gönderebileceğine inanabiliyor musunuz?”, “bırakın böylesi bir planın bütününün, sadece altı kelimesinin yani “Kemalist çağdaşlık imgesiyle sürekli dalga geçilmeli…” kısmının bile AKP’ye altı takla artıracağı kesin değil mi?” şeklinde sorular da sorulabilir. Ortaasya ülkelerinde 20 yıldan fazla yaşamış biri olarak, SSCB dönemi Komünist Parti’nin, medyaya izleyeceği konularla ilgili bir ayrıntılı yolgöstericiliğini onlarca gazeteciden duymuştum. Bu makaleniz bizdeki durumu açığa çıkarması açısından da değerli. Anlamadığım bir husus, Sayın Gül’le ilgili “bizim medyada” yaptığımız haberlerin de bahsettiginiz “eylem planına” uygun olması. Sayın Gül, Sayın Akar ve Sayın Koru’nun birlikteki fotoğraflarını biz de yayınlayıp sorular sormuştuk diye hatırlıyorum. Sayın Arslan, makalenizde gerçekten de çok önemli konuları işlemişsiniz. Normal zamanda, normal bir ülkede pek çok istifaya neden olabilecek böylesi bir makale, günümüz Türkiye’sinde, ancak yukarıdaki istifhamlar giderilebilirse kısmi etkiye sahip olabilir. Sanırım bu konuyu daha geniş ele almanız yararlı olacaktır.

  2. Darbeyi planlayanlar içinde ( Devlet Bahçeli) de var.
    Soruyor ya Ahmet Dönmez cemaat yoksa, peki alanda bu kumpas darbeyi kimler icra etti, darbeyi icra edenler ülkücü ve ulusalcı gönüllü olarak rol üstlenmiş subaylardı ,bahçelinin ve perinçegin kayıtsız şartsız ve anlamsız görünen recebe desteği ondan çünkü darbeyi ergenekon yani ( derin devletin sağ ve sol kolu onlar) Kendilerine ulaşılmasını engellemeye çalışiyorla.Hatırlayin recebe istanbula gel ben seni korurum diyen komutan ne diyiyordu? BENI BAHÇELIYE SORUN yani korkmayın bende sizdenim demekti bu.
    Dogrusunu Allah bilir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin