16 Nisan referandumunda ‘hile’ ne orandaydı? [Kemal Ay yazdı]

Geçenlerde 5 akademisyenin imzasıyla, ilginç bir makale yayınlandı. “Election forensic analysis of the Turkish Constitutional Referendum 2017” (4 Temmuz 2017) başlıklı çalışma isminden de anlaşılabileceği gibi 16 Nisan’daki başkanlık referandumunun sonuçları üzerinden detaylı bir inceleme yapıyor ve “seçim hileleri” olup olmadığını araştırıyor.

Daha önce de uluslararası gözlemcilerin ve araştırmacı gazetecilerin benzer çalışmaları yayınlanmıştı. Türkiye’de rejim değişikliğine yol açan referandumun ‘hileli’ olma ihtimali, yabana atılır bir gelişme değil. Ancak ilk günden itibaren diktatörlüğe giden yoldaki son fren mekanizması olan muhalefetin ‘çekimser’ tutumu, bu alanda söz söylemeyi bile önemsizleştiriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ‘bakiyesini’ her fırsatta kullanan Erdoğan rejimi ise, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” söylemleriyle fiilî durumu dayatmayı tercih ediyor.

DEMOKRASİYİ BİLİMSEL OLARAK KORUMAK

‘Election forensics’ denilen alan, son yıllarda öne çıkan araştırma sahalarından biri. Kendisine ‘demokrasi’ diyen pek çok ülkede, bir şekilde ‘seçimler’ yapılıyor ancak bu seçimlerin ne kadar ‘demokratik’ olduğu tartışmalı. Bağımsız bir medyanın ya da yargının olmadığı rejimlerde, seçimlerin kolaylıkla yönlendirilebildiği uzun süredir bilinen bir gerçek. Türkiye, bu alanda maalesef yalnız değil. Öğretmenleri arasında Rusya ve Venezüela gibi ülkeler var. 16 Nisan referandumunu inceleyen araştırmacılar da daha önce oradaki seçim sonuçları üzerine çalışmış, tecrübeli isimler.

Gelişen teknolojiler sayesinde araştırmacılar milyonlarca farklı veriyi kolayca inceleyebiliyor artık. ‘Big Data’ denilen ve kitlesel hâldeki veriler arasından anlamlı sonuçlar çıkarmayı hedefleyen çalışmalar, son yılların modası. Siyaset bilimi, bu sayede siyasetin farklı boyutlarıyla da ilgilenebilir hâle geldi. ‘Seçim hileleri’ konusunda ise literatürde çok sayıda ‘test etme’ aracı bulunuyor. Yani seçim sonuçları üzerinden seçimlerde hile yapılıp yapılmadığı, bilimsel olarak ortaya konulabiliyor.

İKİ TESTTE DE İSPATLANMIŞ

16 Nisan referandumunu test etmek için araştırmacılar yalnızca iki tekniğin üzerinde duruyor. Bunlardan ilki ‘ballot-stuffing’ (oy takviyesi). Buna göre seçim hilesi yapanlar, özellikle belirli bir tercihe yönelik bazı sandıklara fazladan oy ilave ederek genel sonuçları etkilemeye çalışıyor. Sonuçları incelerken, ‘oyların yanlış sayılmış olabileceği’ ihtimali de düşünülebilir. Ancak yapılan testler, bu ihtimalin çok ötesinde, ‘oy takviyesinin’ yapıldığını gösteriyor. Araştırmacılara göre, toplam sandıkların yüzde 6’sında, bu şekilde bir takviye olduğu anlaşılıyor. Rusya ya da Venezüela gibi ülkelerdeki hilelere kıyasla ‘sınırlı’ kalsa da, genel sonuca etki edecek durumda.

Referandumu test etme yöntemlerinin ikincisi ‘voter rigging’ (seçmen dalaveresi). Özellikle küçük ilçelerdeki ve köylerdeki seçim merkezlerinde karşımıza çıkabilecek bu yöntemin amacı, ‘Hayır’ verecek seçmenlerin çeşitli yönlendirme ve zorlamalarla sandıktan uzak tutulmasını ya da hiç sandığa gitmemesini sağlamak. Küçük oy verme merkezlerinde kimlerin ne oy vereceği az çok bilindiği, güvenlik güçlerinin tam kontrol sahibi olduğu ve az sayıda şahit bulunacağı için bu türlü bir hile kolaylıkla mümkün oluyor.

Özellikle küçük yerleşimlerde, ‘firesiz’ şekilde ‘Evet’ çıkan sandıkların varlığı, bu araştırmayı da doğruluyor. Sosyal medyada dolaşan bazı video’larda sandıklardaki sayımların adaletsiz ve usule aykırı yapıldığı da ortaya çıkmıştı.

Elbette seçmenler fikirlerini değiştirebilir ve farklı seçim bölgelerinde oy kullanmaya karar verebilir. Seçmen kayıtları her seçimde aynı değil neticede. Ancak yapılan inceleme, bunu aşacak şekilde bir değişimin olup olmadığına bakıyor zaten. Yani beklenen bir ‘sapma’ var. Eğer sonuçlar bu sapmanın üzerine çıkarsa, ortada ‘hile’ var demektir. Nihayet bu ikinci testin sonucunda araştırmacılar şu sonuca varıyor: “Türkiye anayasa referandumunda küçük oy verme merkezlerindeki oynamaların toplam etkisinin ‘Evet’ oylarının yüzde 50’yi aşmasını sağlamaya yaradığını görüyoruz.”

Yani büyük şehirlerde seçimi kaybeden ‘Evet’ cephesi (Erdoğan ve rejimi), küçük bölgelerdeki bu türlü hilelerle sonuçları ‘sağlama almış’.

SEÇİM SONUÇLARINDAKİ DÜZENSİZLİKLER

Makalede daha genel ve çok kullanılan testlerde de Türkiye’deki başkanlık referandumunun ‘hileli’ olduğunun gözlenebileceği belirtiliyor. ‘Seçim düzensizlikleri’ denilen ve matematiksel olarak anlamlandırılamayan bazı sonuçlar, Venezüela gibi ülkelerdeki hileli sonuçlardan bile ‘absürt’ noktaya varmış, gözlemi paylaşılıyor.

Sonuç? “Analizimize göre oy verme merkezlerinin yaklaşık yüzde 6’sında iktidar lehine sahte oy kullanıldı ve seçmenlerle ilgili hileler referandumun Hayır’dan Evet’e kaydırılması için yeterli orandaydı.”

Elbette her bilimsel analizde hata payları vardır. Başka araştırmacılar farklı sonuçlara ulaşabilir. Ancak şimdilik elimizdeki en itibarlı metinlerden birisi bu. Uluslararası gözlemcilerin söyledikleriyle örtüşüyor. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denilerek üstü örtülse de, dünya 16 Nisan Referandumu’nun hangi şartlarda ‘mümkün’ kılındığını biliyor. Türkiye, kendisine bir ‘demokrasi’ demeye devam etse de, literatürde Rusya ve Venezüela gibi ‘seçim hileleriyle’ meşhur otoriter ülkeler kervanında görülüyor. Kendisine ‘ümmetin son umudu’ diyen bir siyasî hareketin ‘hilelerle’ ayakta kalması ise, ‘ümmetin’ içler acısı hâlini ortaya koyuyor.

Bu şartlarda 2019’da Başkanlık Seçimi yapılırsa neler olabileceğini ise, muhalefet partilerinin hayal gücüne bırakıyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin